Paris

Geçen sene olduğu gibi bu sene de doğumgünü hediyesi olarak eşimin aldığı uçak biletini bahar aylarında kullandık. Bu sene istikamet Paris…





Havalimanından Şehir Merkezine Ulaşım

Paris’te 3 tane havalimanı var. Biz Pegasus havayolları ile uçtuğumuz için Orly havalimanına indik. Orly havalimanı şehir merkezine yaklaşık 14km uzaklıkta. Eğer 3-4 kişilik bir grupanız taksi le şehre gitmeyi tercih edebilirsiniz. Biz şehre giderken Orlubus adı verilen otobüsleri kullandık. Kişibaşı 7,70 EUR. Trafik durumuna bağlı olarak yaklaşık 1 saat süren yolculuk sonunda şehir merkezinde “Denfert Rochereau” durağında duruyor. Buradan metro aktarması yaparak istediğiniz bölgeye geçebilirsiniz. Havalimanına diğer ulaşım biçimi ise metro/tren kullanmak. Dönüşte havalimanına giderken Eyfel Kulesinin hemen yanındaki “Champ de Mars Tour Eiffel” durağından “RER C” hatlı trene bindik. Bu tren biletinin ücreti 6,15 EUR. Orly Airport durağında indikten sonra hemen istasyonun önünde bekleyen otobüse biniyorsunuz. Bu otobüs size havalimanına kadar götürüyor. otobüs için de aynı bileti kullanabiliyorsunuz.



Eğer Paris’e THY ile uçtuysanız Charles de Gaulle havalimanına varış yapacaksınız demektir. Bu havalimanından şehre ulaşmak biraz daha kolay çünkü havalimanının içinde hem tren hem de metro bağlantısı var.

Havalimanından şehre ulaştıktan sonra konaklayacağınız yada gezeceğiniz yerlere gore metro kullanmanız gerekebilir. Bu sebeple mutlaka bir metro haritası edinmenizde fayda var. Paris metro hatları oldukça karışık ancak haritayı kullanırsanız aktarma duraklarını kaçırmaz ve istediğiniz yere kolaylıkla ulaşırsınız sanıyorum. metro bileti 1,80 EUR. Biz şehri yürüyerek gezmeyi tercih ettiğimiz için çok metro kullanmadık ancak eğer siz metro kullanacaksınız 10 kullanımlık kartlardan yada 1,2,3 günlük kartlardan almanızı öneririm.




Paris Konaklama

Paris’te konaklamak için sayısız seçenek mevcut; otel, hostel, kiralık ev… Paris’te otel konaklamaları genel olarak yüksek, eğer şehir merkezinde kalmak isterseniz daha da yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bunun yerine şehir merkezinde olamyan ancak metro duraklarına yakın olan otelle seçerseniz hem daha uygun fiyatla konaklayabilir hem de ulaşımda zorluk çekmezsiniz.

Biz son zamanlarda otelde konaklamak yerine airbnb aracılığı ile ev kiralayıp konaklamayı tercih ediyoruz. Sizde airbnb sistemini incelemek ve benden bir hediye çeki kazanmak için www.airbnb.com.tr/c/gulcins2?s=8 tıklayabilirsiniz. Paris’te kiraladığımız ev ufak bir stüdyo, Seine nehrinin hemen kenarında ve Eiffel kulesine yürüyerek sadece 10 dakika mesafede. Bu sebeple tüm şehri neredeyse hiç metro kulalnmadan yürüyerek gezebildik.



evimizin penceresinden Paris manzarası



PARİS GEZİLECEK YERLER


Tour Eiffel – Eyfel Kulesi
 
Eyfel Kulesi yalnızca Paris’in değil neredeyse dünyanın en ünlü kulesidir. Mühendis Gustave Eiffel tarafından 1889 yılında Paris Fuarı için geçici süreliğine yapılmış ancak günümüze kadar ulaşmıştır. İnşaat süresi 2 yıl 2 ay sürmüş yapı toplam 324 metre yüksekliğindedir. Her 7 yılda bir 60 ton boya ile boyanıyormuş.



Kule 3 farklı platformdan oluşuyor. 57 metre yüksekliğindeki 1. platforma 360 basamaklı merdivenlerden yürüyerek yada asansörle çıkabilirsiniz. Bu platformda Cineiffel adında ufak bir müze bulunuyor. müzede kulenin yapım aşamaları ve kuleyi ziyaret eden ünlülere ait videoları izleyebilirsiniz.
 
2. platformun yüksekliği 115 metre. 1. platform ile arasındaki 359 basamağı yürüyerek yada asansörle çıkabilirsiniz. bu platformda Le Jules Verne Restaurant bulunuyor.
 
3. platformun yüksekliği ise 276 metre. Eyfel kulesinde çıkabileceğiniz en son aşama burası. İçerisinde çok güzel bir seyir terası bulunan platformda Gustave Eiffel’in çalışma ofisi de bulunuyor. Bu platforma da 1665 basamağı yürüyerek yada asansörle çıkabilirsiniz.



 
Eyfel kulesine çıkmak için internet sitesinden onlinebilet alarak kuyruk beklemekten kurtulabilirsiniz, yada kulenin altındaki gişelerden sıraya girip bilet almayı tercih edebilirsiniz. Günün her saati bilet kuyruğu olduğunu hatırlatmak isterim. 2. platforma kadar çıkış ücreti 11 EUR, 3. platforma çıkış ücreti ise 17 EUR.


 
 
Arc de Triomphe de I’etoile – Zafer Takı
 
Eyfel kulesinden sonar Paris’te en bilinen yapı Zafer Takı’dır. Tak, dünyanın en büyük döner kavşaklarından birinde yer alır. Charles de Gaulle Meydanında yer alan kavşak tam 12 caddenin birleşim noktasıdır. Zafer Takının ön yüzü ise şehrin en ünlü caddesi Champs Elysees (Şanzalize) bakıyor.



Napolyon, en büyük zaferi olan Austerlitz Savaşının ardından askerlerine eve döndüğünüzde zafer taklarının altından geçeceksiniz demiş ve ertesi yıl takın yapım çalışmaları başlamış. Ancak işler planlandığı gitmemiş, Napolyon’un zamanla gücünü kaybetmesiyle yapı ancak 30 sene sonra 1936 yılında tamamlanmış.
 
50 metre yüksekliğindeki Zafer Takı’nın tam altında bulunan Meçhul Askerin Mezarı yapının en özel bölümüdür. Mezarın bulunduğu alanda: “Burada, 1914-1918 yılları arasında babalarının toprakları için ölmüş olan Fransız askerleri yatmaktadır” yazıyor. Mezarın en büyük özelliği ise bu alanda bulunan sönmeyen ateştir. Her akşam 18:30’da ise ateş sembolik olarak canlandırılıp mini bir tören yapılmaktadır.


 
Zafer takını çevreleyen kemerlerin üzerinde isimler yazılıdır. Bu isimler Napolyon’un kazandığı savaşların adıymış. Zafer Takı’nın en üst katında bir seyir terası bulunuyor, buraya çıkmanın ücreti 7 EUR.
 
 
Musee du Louvre – Louvre Müzesi

Dünyanın en etkileyici müzelerinden biri olan Louvre, 35.000 aşkın paha biçilmez sanat eseri ile sadece Paris’in değil dünyanın en büyük müzelerinden biridir. Sanat ile aranız iyi olsun olmasın, bu müze Paris gezisi bıyunca mutlaka ziyaret edilmesi gereken noktalardan biridir. Müzeyi yılda yaklaşık 10 milyon kişi ziyaret ediyormuş.




Öncelikle bu müzeye gitmek için önceden online bilet almanızı öneririm. Bu yöntem ile hem giriş ücreti daha uygun hem de uzun bilet kuyruğu beklemekten kurtulursunuz. Eğer online bilet alamazsanız ya Sabah çok erken yada akşam kapanış saatine yakın gitmenizde fayda var kuyruk beklememek için.

Louvre müzesinin avlusunda büyük ve küçük cam piramitler bulunuyor. I.M.Pei’nin tasarladığı bu piramitler, 1989 yılından sonra müzenin yeni girişi olmuştur. Paslanmaz çelik çubuklarla inşa edilen yapının en büyüğü 21m yüksekliğindedir.



Müze 3 kattan oluşuyor, her katın planı belli bir kategoriye gore oluşturulmuş. Daha rahat gezmek için giriş kattaki danışma bürolarından müze haritası almanızı öneririm. Dünya’nın farklı yerlerinden gelmiş sanat eserlerini görmek son derece keyifli. Ancak müzenin en ilgi çeken eseri tabiki Mona Lisa tablosu.




Dünyanın bu en ünlü resmini yerinde görmek heyecan verici. Leonardo Da Vİnci’nin b ustalık eseri 1503-1506 yılları arasında tamamlanmış. Mona Lisa’nın gizemli gülümsemesi ve renk tonları arasındaki geçiş eserin one çıkan önemli ayrıntıları. Mona lisa tablosu, Louvre Müzesi içinde tek bir duarda asılı duran tek tablodur. kurşungeçirmez bir cam tarafından korunuyor ve önünde her zaman bir kalabalık mevcut. En iyi resmi çekebilmek biraz beklemeniz gerekecek.



 
Salı günü hariç hergün 18:00 e kadar açık olan müze sadece Çarşamba ve Cuma günleri 21:00 e kadar açık ve indirimli. Giriş ücreti 15 EUR, her ayın ilk pazar günü ücretsiz,

 
Arc de Triomphe de Carrousel
 
Paris’in en önemli 3 takından biri olan Arc de Triomphe de Carrousel, Carrousel meydanı ile eski Tuileries Sarayı arasında kalıyor. Aslında Louvre müzesinden çıkar çıkmaz karşınıza çıkacak… Napolyon tarafından 1808 yılında Avusturya zaferini kutlamak amacıyla yaptırılmış. Zafer yolunda yapılmış olan 3 takın en küçüğüdür. Diğerleri Champ Elysees caddesinin sonundaki Arc de Triomphe de I’etoile (Zafer Takı) ve La grande Arche de La Defense’dir. Buradan batıya doğru baktığınızda Concorde meydanı ve ünlü dikilitaşı ile Champ Elysees sonundaki Zafer Takı’nı görebilirsiniz.


 
 
Jardin des Tuileries

Tuileries Parkı, Arc de Triomphe de Carrousel’in ile başlayıp Louvre Müzesi ile Concorde meydanı arasında yer alan Paris’in önemli ve büyük parklarından biridir. Toplam büyüklüğü 25 hektardır. Tuileries Sarayı’nın bahçesi olarak yapılan alan 1667 yılında halkın kullanımına açılmış.





Louvre müzesini gezdikten sonra bu parktaki çimlere uzanıp dinlenebilir, güzel havalarda parkın ortasındaki havuzun etrafında sıralanmış şezlonglarda güneşlenebilirsiniz. Parkın Champ Elysees tarafındaki ucunda dev bir dönme dolap bulunuyor.


 
 
Pont des Arts – Aşıklar Köprüsü

Pont des Arts yada bizim bildiğimiz adıyla Aşıklar köprüsünü Seine nehri üzerindeki onlarca köprüden ayıran en temel özelliği üzerine asılmış olan binlerce sma kilittir. Geleneğe gore hiç ayrılmak istemeyen çiftler üzernde isimlerinin yazılı olduğu kilitleri köprüye asıp, anahtarı da nehre atıyorlar. Ancak köprüde asılı binlerce kilidin köprüye zarar verdiğini düşünen yetkililer zaman zaman kilitlerin bir kısmını söküp alıyorlarmış.




Notre Dame Katedrali

Başta Paris olmak üzere Fransa’nın en önemli dini yapısı olan Notre Dame Katedrali şehrin merkezi olarak kabul edilir. 1163’te Papa 3. Alexander temel taşını koyduktan sonra, Piskopos Maurice de Sully’nin muhteşem tasarımı, bir zanaatkarlar ordusu tarafından 170 yıl boyunca işlenmiş. Fransız Devrimi sırasında büyük hasara uğrayan Gotik başyapıt 1841-64 yılları arasında onarılmış. 130m uzunluğundaki yüksekliği ve iki yan koridoruyla öne çıkan katedral, Fransa’nın en büyük orguna da ev sahipliği yapıyor.

 




Katedrali ziyaret etmek ücretsiz ancak biraz sıra beklemeniz gerekebilir. Ancak kulelere çıkmak ücretlidir. (Kişibaşı: 8EUR – 2016) her ayın ilk pazar günü ücretsiz.
 
 
Hotel de Ville
 
Paris’in en güzel yapılarından olan Hotel de Ville, kulell çatısı, süslü taş işçiliği ve heykelleri ile görenleri kendisine hayran bırakacak bir yapı. Şu an Paris Belediye binası olarak kullanılmakta olan yapıyı ziyaret etmek için önceden izin almanız gerekiyor.


 
 
Conciergerie

Conciergerie, Paris’in en karanlık anlarına sahne olan şehrin önemli yapılarından biridir. 1301-1315 yılları arasında yaptırılan saray sahip olduğu gotik mimarisi ile dikkat çekiyor. Yapıldığı dönemde dünyanın en önemli olaylarına sahne olmuş. Zamanla once adalet sarayı sonra da hapishane olarak kullanılmış. Hatta devrimden sonra Napolyon da burada hapsedilmiş.

Günümüzde konser ve bazı şarap tadım etkinliklerinin yapıldığı saraya giriş ücreti 7 EUR
 



 
Les Invalides
 
Les Invalides, Paris’teki en önemli komplekslerden biridir. 14. Louis tarafından savaş gazileri için yapılan bu kompleks içinde hastane, müze ve kilise gibi birçok önemli yapı bulunur. İçinde yer alan önemli bölümlerinden biri Napolyon’un mezarının bulunduğu Dome kilisesidir. Şehrin önemli müzelerinden biri olan Rodin müzesi de bu kompleks içinde yer almaktadır.

 

Eglise du Dome – Dome Kilisesi
 
Napolyon’un mezarının da içinde yer aldığı Dome Kilisesi, Paris’in ünlü yapılarından biridir. Şehrin en önemli gezi noktalarından Les Invalides’in içinde bulunan yapı altın kaplama kubbesi ile ilgi çekmektedir. 1840 yılında Napolyon’un mezarının buraya getirilmesi ile beraber kilise, askeri anıt ve mezarlık halini almış. Kilisenin içine griş ücretli, bilet 8 EUR. 

 

 

 
Montmarte Tepesi
 
Bir zamanlar üzüm bağları ve şarapları ile ünlü olan bölge, 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde revüleri ve kabareleri izlemeye gelen ressamlar, yazarlar, şairler ve öğrenciler için bir buluşma yeri haline gelmiştir. Günümüzde pek çok sanatçı bölgeyi terk etmiş, gece hayatı cazibesini yitirmiş olsa da Montmarte hala Paris’in gözde semtlerindendir.


 
Montmarte tepesinde yer alan en önemli yapı; beyaz dış cephesi ve heybetli görüntüsüyle Sacre Cour bazilikasıdır. Eyfel kulesinden sonra Paris’teki en yüksek seyir terası buradadır. Bazilikanın hemen arkasında ressamlar tepesi olarak bilinen Place du Tertre yer alır.



Place du Tertre, adı her ne kadar tepe olarak geçse de bölgenin ressamlar ile dolu olan bir meydandır. Bir zamanlar Pablo Picasso ve Claude Monet gibi dünyaca ünlü ressamlar bu bölgede birçok ünlü çalışmaya imza atmış. Günümüzde birçok seyyar ressam bölgeye gelen turistlerin portlerini yaparak geçimlerini sağlıyor.



Bunlar dışında bu semtte bulunan diğer ünlü mekan ise Moulin Rouge adındaki kabaredir. Yemekli/yemeksiz seçenekler ile burada günde 3 sefer sergilenen gösteriyi izleyebilirsiniz. Kişibaşı fiyatlar 80-120 EUR arasında değişiyor.


 

Sacre Cour Bazilikası

Paris’in ünlü bölgesi Montmarte’de yer alan bazilikanın tarihi Fransa-Prusya Savaşı’na dayanmaktadır. 1870 yılında Almanya’yı ele geçiren Prusya, Fransa’yı tehdit etmeye başlamasının ardından Paris’te iki iş adamı da eğer Fransa, Prusya saldırılarından kurtulursa bir kilise yaptırmayı vaat etmişler. Uzun süren kuşatma ve savaş süresince iş adamları şehrin kurtuluşunu bu kilisede görmüşler. Savaş sırasında ölen 58.000 askerin anısına kilise inşaatı başlamış ve 1914 yılında tamamlanmış. O zamandan bu zamana kilisedeki rahipler 24 saat boyunca ölen askerlerin ruhlarına dua ediyormuş.



Sacre Cour bazilikasının bulunduğu tepeye finiküler ile yada yürüyerek merdivenlerden çıkabilirsiniz. Beyaz renkkli bazilika Paris’in hemen her yerinden görülmektedir, bazilikanın bulunduğu noktadan da Paris manzarası ayrı güzeldir. Kilisenin içine girmek ücretsiz ancak kulesine çıkmak isterseniz bilet almanız gerekiyor, kişibaşı 6 EUR.



Bunlar dışında zaman sıkıntımız nedeniyle gezemediğimiz ancak sizin Paris’te gezilecek yerler listenizde olmasını önereceğim yerler şunlar:

  • Palais Garnier – Paris Opera Binası
  • Place de la Concorde – Concorde Meydanı
  • Madeleine Kilisesi
  • Pantheon
  • Jardin des Luxembourg – Lüksemburg Bahçesi ve Sarayı




Museum Pass

Paris Museum Pass almaız halinde, şehirdeki yaklaşık 50 adet müzeye sıra beklemeden ücretsiz giriş hakkı satın almış oluyorsunuz. 3 satın alma opsiyonu var: 2, 4 ve 6 günlük kartlardan alabilirsiniz. Sınırsız sayıda giriş yapabilirsiniz. İnternetten online oalrak satın alabileceğiniz gibi müze girişlerindeki bankolardan da satın alabilirsiniz.

2 günlük kart: 48 EUR
4 günlük kart: 62 EUR
6 günlük kart: 74 EUR

 
Paris seyahatinize çıkmadan gideceğiniz müzeleri belirleyip toplam ödeyeceğiniz giriş ücretini hesaplamanızı öneririm. Aksi takdirde museum pass almanız çok avantajlı olmayabilir. Her ayın ilk pazar günü neredeyse bütün müzelerin girişleri ücretsiz, seyahatiniz ayın ilk haftasonuna denk gelecekse bu fırsatı değerlendirebilirsiniz.

 

Paris gastronomic açıdan da sonsuz seçenekler sunan bir şehir, birçok ichelin yıldızlı restoranın bulunduğu şehirde her bütçeye uygun alternative bulmak mümkün. Biz ilk gün tercihimizi Le Sebillon isimli restorandan yana kullanıyoruz. Gitmeden once rezervasyon yaptırmak gerekiyor, yiyeceğimiz yemek ise belli, menüye bakmaya gerek duymuyoruz. İstediğiniz şekilde pişirilen kuzu kol, lezetli bir kurufasülye garniture ile beraber servis ediliyor. Konsept oalrak da tabağınızdaki yemek bittikçe istediğiniz kadar ilave alabiiyorsunuz. Bu menünün kişibaşı bedeli 26 EUR.


İkinci gün tercimizi ise biraz daha turistik bir seçenek olan Le relais dueI’entrecote‘dan yana kullanıyoruz. Paris’te 4 şubesi bulunan restoran zincirinin Saint-Benoit şubesine gidiyoruz. Burada malesef rezervasyon kabul edilmiyor ve uzun bir kuyruk beklemeyi göze almalısınız. Biz şanslıyız hiç sıra beklemeden 2 kişilik bir masaya oturuyoruz. Burada da benzer bir konsept var, çok lezzetli bir salata ile başlangıç yaptıktan sonra yine istediğiniz şekilde pişirilmiş antrikot ve kızarmış patates ile devam ediyorsunuz. Burada meşhur olan şey et değil etin sosu, çok değişik ama çok lezzetli, birinci tabak bittikten sonra ilave ikinci tabak ile devam ediyoruz. bu menünün kişibaşı bedeli 27 EUR.

Bunlar dışında Paris’in meşhur tatlılarını, ünlü Laduree pastanesini, sokak lezzetlerini denemenizi önerirm. Ancak benim damağımdan tadı gitmeyecek lezzet kesinlikle baget ekmekler oldu. her Sabah taze taze fırından aldığımız ekmek ile yaptığımız kahvaltı muhteşemdi. Aynı şeyi mükammel kruvasanlar için de söyleyebilirim. Bence Paris tam bir hamurişi cenneti.



Paris hiçbir zaman çok gitmek istediğim biryer olmamıştı, fazla turistik olmasından dolayı önyargılıydım ancak 3 günlük seyahat sonunda Paris kendini bana çok sevdirdi, çok keyif verdi, ileride birgün tekrar görüşmek üzere vedalaştık…





2 Comments on “Paris”

  1. Merhaba, biz nisan ayının başında gitmiştik ama birgün yağışlı diğer gün güneşliydi. Bu sebeple yanınıza mevsimlik bişeyler almanızı öneririm, akşamları serin olabilir. Gezi tavsiyelerim ise yazımın içinde, keyifli okumalar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir