İznik

İznik, Osmanlı dönemi Türk çini ve seramiği ile özdeşleşmiş bir isimdir. M.Ö. 4. yüzyıldan bu yana varlığını sürdüren bu küçük ve şirin yerleşimn İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan yola yakın bir konumda bulunması ilçeye önemli bir canlılık getirmiştir.




İznik’in Tarihi

Şehrin kurulması Makedonya kralı Büyük İskender’in ölümüyle İskender’in Frigya yöneticisi Antigonus’un M.Ö. 4. yüzyılda Askanya Gölü kıyısında Antigoneia ismini verdiği kenti imar ettirmesiyle gerçekleşmiştir. Eski Trakya yöneticisi Lysimakhos’un şehri ele geçirmesiyle kentina dı karısı Nike’ye ithafen Nikaia olarak değiştirilmiş. M.Ö. 293’te Bithynia Krallığı’na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiş, adına altın sikkeler basılmış ve tarihte “Altın Şehir” ünvanı ile anılmış. Uzun yıllar Bithtnia Krallığı ile savaşan Romalılar, başkent nikaia’yı alarak M.S. 123’de meydana gelen depremdeki hasarları onarıp, kentin dokusunu yeniden inşaa etmişler. Böylece kent 4 ana, 12 tali kapısıyla 4970 metrelik surla çevrilmiş.





Hristiyanlık için Önemi

Hristiyanlık açısından oldukça önemli bir dini merkez olan İznik, havarilerden Petrus’un çabaları sayesinde bu din ile tanışır. İmparator 1. Constantinius döneminde Hristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325 yılında Nikiai, hristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve 1. Konsil Senatus Sarayında toplanır. İmparator Constantinius’un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius’un görüşü: Hz. İsa’nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir. Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, piskoposlar karşı çıkarlar. Psikoposların görüşü: Hz. İsa’nın tanrının oğlu olduğudur. Uzun tartışmalardan sonra bugün de savunulan bu görüş kabul edilmiş. Hristiyanlık ile ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin, bu Konsil’den sonra Kabul edilmiştir.




Bu arada çok kısa Senatus Sarayından bahsetmek istiyorum. Hristiyanlarca büyük önem taşıyan Konsül toplantılarının ilkinin yapıldığı yer olan Senatus, Konsül sarayı olarak da isimlendirilmektedir. Göl kapısı tarafında yer alan eserin kalıntıları göl suları altındadır. Konsül Sarayı’nın İznik İnciraltı Mevkinde ve Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Çok kısa bir sure once kalıntıları bulunan bu saray için şu an arkeolojik çalışmalar devam ediyor. Bittiğinde ise çok önemli bir tarihi olay hakkında detaylı bilgilere ulaşılmış olacak.



İznik’in Türkleşmesi

1331 yılında Orhan Gazi yönetimindeki Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen Nikaia, Türklerin yönetimi almasıyla İznik adını almış. Osmanlı dönemiyle beraber canlanmaya başlayan şehir bir sanat, kültür ve ticaret merkezi olmuş. Osmanlı döneminin ilk cami, medrese ve imareti İznik’te inşa edilmiş.




İznik Surları
 
İznik’in iki ana caddesinin kesiştiği noktadan bakıldığında dört ana kapı gibi görünen ve İznik’in çevresini beş kenarlı olarak kuşatan surlar 4970 metre uzunluğundadır. Helenistik dönemde inşa edilemye baylanan surlar Roma ve Bizans dönemlerindeki kısımları günümüze ulaşabilmiştir.

 
 



Tarihi Kapılar
 
İznik’in sembolü olan tarihi kapılar; Roma dönemlerinde yapılmış. Kentin ayakta kalabilen en görkemli kapıları İstanbul Kapı ve Lefke Kapı’dır. yenişehir kapı ve Göl Kapı ise günümüzde yıkık durumdadır.

İstanbul Kapı

 

Lefke Kapı

 


Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda; İznik’in dört ana kapısının aslında birer zafer takı olduğu, bunların duvarlarla birbirne bağlanarak surların oluşturulduğu anlaşılmış.

Ayasofya Müzesi

Ayasofya Kilisesi, Ayasofya Müzesi ve Orhan Camii olarak dünyada üç isimli tek yer olma özelliğini üzerinde taşıyan Ayasofya, geçtiğimiz yıllar içinde de konservasyon yapılarak koruma altına alınmış eksik olan çatısı ve minaresi temsili olarak yapıya eklenmiştir.


İznik Ayasofya dünya tarihinde tüm dünyadaki tarihi öneme sahip mekanların en başında gelmektedir. İznik Ayasofya’da Hıristiyanlar alemi için kanun sayılan maddeler bu yapıda karara bağlanmıştır. Örnek olarak kiliselerin yapıları ve görevleri işleyişi, ikona yani resim tasvirlerin, dini resimlerin serbest bırakıldığı kararlar yine İznik’te yapılan ve Hıristiyan aleminin ilk toplantısı olan 1.Konsülden sonra 7. konsül de burada yapılmıştır. Bu nedenle her yıl binlerce Hıristiyan inancına sahip turist bu mekanı görerek, gezerek hac görevlerini yerine getirmiş oluyorlar.




İznik Ayasofya’dan sonra ikinci hac yeri ise Meryem Ana sayılıyor. Dünya tarihinde önemi sadece Hıristiyanlar için kutsal hac yeri olmasının yanında yapı olarak ta eşsiz yer mozaikleri, duvarlarındaki freskolar ve yapının içerindeki diğer tarihi yelerden alınan dokular ile dünya sanatı içinde eşsiz yerlerin başlarında geliyor.




1331 yılında Orhan Gazi’nin İznik’i fethinden sonra kilise camiye çevrilmiş. Kanuni döneminde Mimar Sinan tarafından yapılan önemli değişikliklerle; önüne bir minaret eklenmiş ve duvarları nakışlarla bezenmiş. Günümüzde müze olarak hizmet ermektedir.



 


İznik Müzesi – Nilüfer Hatun İmareti


Bugün İznik Müzesi olarak kullanılan bu önemli yapı 1388 yılında 1. Murat tarafından annesi Nilüfer Hatun anısına inşa ettirilmiş. Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Osmanlı mimarisinde ilk kez ters T planlı olarak yapılmış imarettir. 19. yüzyıl sonlarına kadar imaret işlerini sürdüren yapı, Kurtuluş Savaşı’ndaki Yunan işgali sırasında büyük ölçüde tahrip olmuş. 1960 yılında restore edilen Nilüfer Hatun İmareti aynı yılın sonunda müze olarak ziyarete açılmış.



Malesef İznik gezimiz sırasında ziyarete kapalı olduğu için bu müzenin içini gezemedik. Ancak bilgilendirme tabelasına göre müzede İznik ve çevresinde bulunan arkeolojik buluntular ile tiyatro ve İznik çini fırınları kazılarında çıkarılan eserler sergileniyormuş.





Süleyman Paşa Medresesi

Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah tarafından 1332 yılında inşa edilmiştir. İznik’te günümüze gelebilen en eski Osmanlı medresesidir. Ayrıca avlulu olarak yapılmış ilk medrese olduğu da bilinmekteymiş. Klasik U planlı bir mimariye sahip olan medresede 11 hücre ve 1 dersana bulunuyor. Hücreler şu anda İznik Çini işleri satan dükkanlar ile dolu ve avlusuda da bir café işletiliyor.




Yeşil Cami

İznik’te sembolleşen ve en muhteşem kültür varlıklarımızın başında gelen Yeşil Cami adını turkuaz renkli çini ile kaplı minaresinden almış. Çandarlı Halil Hayrettin Paşa tarafından Mimar Hacı Musa’ya yaptırılmış. Ancak çok talihsiz bir zamanda yaptığımız bu ziyarette bu cami de bakımdaydı. Minaresini göremedik malesef.





2. Murad Hamamı

Meydan Hamamı ve Büyük Hamam olarak da biline bu yapı, İznik’te bulunan en önemli 3 hamamdan biridir. 14-16 yüzyılları arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Diğer hamamlar: İsmail Bey Hamamı ve Hacı Hamza Hamamı’dır.




Gezilebilecek Diğer Yerler:

  • Mahmut Çelebi Camii
  • Şeyh Kudbettin Camii ve Türbesi
  • Yakup Çelebi Zaviyesi ve Türbesi
  • Hacı Özbek Camii
  • Mahmut Çelebi Camii
  • Hagios Tryphonos Kilisesi
  • Ayatrifon Kilisesi
  • Koimesis Kilisesi
  • Vaftizhane – Böcek Ayazması




Çini Sanatı

M.Ö. 3000 yılının ilk yarısında mimari ile tanışan çiniler, İslam mimarisinde M.S. 9. yüzyılda kullanılmaya başlanmış. Topraklarımızdaki çini sanatı, 13. yüzyılda Selçuklu mimarisinin doruğa ulaştığı dönemde gelişmiş ve buna bağlı olarak da pek çok cami, medrese, türbe ve saray duvarları çinilerle bezetilmiş. 14. yüzyılda Anadolu çini sanatı Osmanlılar ile birlikte yeni bir boyut kazanmış. Özellikle 15. ve 17. yüzyıllar arasında İznik önemli bir çini ve seramik üretim merkezi haline gelmiş. Burada üretilen çiniler de başkent İstanbul’daki saray duvarlarını süslemiştir.

 



Alışveriş

İznik çini sanatının yanında el sanatlarıyla da kendini göstermektedir. İpek halılar, el dokuması kilimler ve oya sanatı işlemeler dikkat çekicidir. Neredeyse bütün sokaklarda bulunan çini mağaalarından hediyelik eşya alabilirsiniz.



Marmaranın en büyük zeytin üretim merkezi olan İznik’ten alınabilecek digger önemli ürün de zeytin ve zeytinyağıdır. Aynı şekilde şehriin heryerinde bu tip dükkanlar görmeniz mümkün.


Ulaşım

Ben İznik gezimi  bir tur şirketinin organizasyonu ile yaptım, ancak İznik’e İstanbul’dan düzenli otobüs seferleri olduğu gibi, feribot ile Mudanya’ya geçip buradan da toplu taşıma aracılığı ile ulaşabilirsiniz. İznik içerisinde bir araca ihtiyacınız olmayacak, gidilmesi gereken heryere yürüyerek ulaşmak mümkün.





Yapmadan dönmeyin…

  • İznik Müzesi ve anıt mezarları görmeden,
  • İznik surları ve kapılarını görmeden,
  • 7. Konsilin toplandığı Ayasofya Kilisesini görmeden,
  • Çini süslemeleriyle ünlü camileri görmeden,
  • İznik çinilerinden hatıra almadan dönmeyin…



Kaynak: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü





Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir