Üniversite yıllarında her hafta heyecanla Yabancı Damat dizisini izleyen grubun bir üyesi olarak başladı Symi adasına olan aşinalığım. O zamanlar kapıda vize kolaylığı yoktu (gerçi şimdi de kalmadı), Bodrum’dan kalkan tekneye saklanan genç kız gizlice adaya girer Yunan delikanlı ile birbirlerine aşık olup evlenirler ve mutlu son… Evet itiraf edeyim, gençken ben de dizi izleyenlerdendim.
Symi adası, Ege denzi ile Akdeniz’in buluştuğu noktada küçük fakat tarihi bir adadır. Osmanlı zamanındaki adı Sömbeki olan ada, coğrafi olarak oniki adalar zincirinin bir parçası. Datça limanından 8,5 km ve Bozburun limanından ise sadee 6,5 km uzaklıkta. Türkiye’den Symi adasına geçmek için malesef seçenekler biraz kısıtlı tabi kendi tekneniz yoksa. Bizim gittiğimiz 2016 yılına kadar kapıda vize uygulaması ile Datça veya Bozburun’dan kalkan tekneler ile adaya geçmek daha kolaydı. Ancak 2017 yılı ile beraber kapıda vize uygulaması kalktığı için adaya sadece Shengen vizesi olanlar gidebilecek bu sebeple çok sık tekne seferleri olacağını sanmıyorum. Biz ise Rodos adasından kalkan feribot ile geçtik Symi’ye. Adalar arası geçiş detaylarını Rodos yazımda bulabilirsiniz. Yaklaşık 1,5 saat süren hızlı feribot yolculuğu sonunda renkli evleri ile meşhur Symi adasına vardık.
Symi limanına indiğinizde bir saat kulesi karşılayacak sizi. Ardından da bir kaos ortamı sarmaya başlayacak etrafınızı. Aynı anda birkaç tekneden inen yüzlerce insan, bir yandan restoranlar, bir yandan tek ana yoldan geçen arabalar. Koca adada yer kalmamış gibi, tüm kaos bu yüz metre içinde. Biraz ileride karşınıza turistik tur satan acentalar ve motor kiralama dükkanları çıkacak. Biz adada günübirlik gezeceğimiz için ilk işimiz hemen limandaki Dodekanisos acentasını bulup dönüş biletimizi onaylatmak oldu. Online aldığımız bileti acentadan bastırıp hemen yan taraftaki motor kiralama dükkanlarına geçiyoruz. Rodos ve Kos’ta yaptığımız gibi Symi adasını da motor ile keşfetmek en kolay ve keyifli yol. Günlük 18 EUR karşılığında motorumuzu alıp sırt çantalarımızı da acentaya bırakıyoruz.
Motor ile uğraşmak istemeyenler için taksi tutmak bir başka seçenek yada siz isterseniz hemen limanın dibinde bulabileceğiniz mini tren ile 5 Euro’ya 35 dakikalık bir tur atabilirsiniz.
İster oyuncak kasaba deyin, ister film seti… planlı bir şekilde farklılık oluşturulmak istendiği çok belli ama başarmışlar. Yunan adalarının birçoğunu gezerken tipik manzaranız, beyaz evler, mavi kubbeli kiliselerdir. Symi’de ise çok daha farklı bir tablo sizi karşılıyor. Aslında tek başına çok da detaylı mimari özellikler taşımayan, üçgen çatılı, pastel renkli binalar bir araya geldiğinde sıradışı bir yapı seriliyor gözlerinizin önüne. 1880 tarihinde adada yaşanan bir depremden sonra benzer binalar yapılmaya başlanmış. Binaların renk dağılımları bile kurul tarafından belirleniyormuş.
Motorumuza atlıktan sonra ilk istikamet şehrin limanı gören tepesine çıkmak ve oradaki değirmenleri görmek. Tepeden liman manzarası gerçekten çok güzel ancak değirmenler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Harabe durumundaki değirmenlerden sadece biri restore edilmiş ve café olarak hizmet veriyor.
Tepeden ada manzarasını izledikten sonra sıradaki istikamet Pedi köyü. Bu köyü motor kiraladığımız acenta mutlaka görmelisiniz diye tavsiye etti. Ancak Pedi köyüne gittiğimizde karşılaştığımız manzara bize pek doyurucu gelmedi. Çok ufak bir koy etrafında minik evler, ufak ama çok kalabalık bir plaj var sadece. Plaj çok kalabalık olduğu için burada denize girmeyi düşünmedik. Biraz dolaşıp adanın arka tarafına geçmekti niyetimiz. Köyün sonuna doğru yürürken demir bir kapının üstünde “St. George Beach” tabelasını görüyoruz ama yolun sonunda herhangi bir beach görüntüsü yok. Birazdan kapıyı aralayıp yola giren bir çifte plajın güzel olup olmadığını soruyorum. Çok güzel olduğunu ama uzak olduğunu ve sadece yürüyerek ulaşabileceğimizi söylüyorlar. Peşlerinden biz de plaja doğru yola koyuluyoruz.
Plaj için uzak dediklerinde hiç de mübala yapmıyorlarmış, yaklaşık 45 dakika kadar yürüyüp, oldukça yoruluyoruz ancak bir tepenin üzerinden St. George koyunun manzarasını görünce bütün yorgunluğumuz gidiyor.
St. George koyuna kara ulaşımı yok, Symi ada merkezinden yada Pedi köyünden kalkan tekneler ile buraya ulaşabilirsiniz. Yada bizim gibi yürüyerek gelebilirsiniz. Koyda tek bir tesis var burada yeme-içme ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Ayrıca şezlong kiralamak için de ücret ödemeniz gerekiyor.
Bir iki saat bu plajda takıldıktan sonra tekrar aynı yolu yürüyerek Pedi köyünde motorumuzu park ettiğimiz yere gelip, tekrar ada merkezine doğru yola çıkıyoruz. Yol üstü güzellikleri gerçekten mükemmel. Cam gibi parlak suyun üstündeki sandal ve tekneler sanki havada asılı duruyor gibi…
Ada merkezine ulaştıktan sonra rengarenk evlerin arasından adayı gezmeye başlıyoruz. Şehrin manzarası her sokak arasında ayrı güzel. Balkonlar, rüzgar gülleri, beyaz masa üzerine bırakılmış bir kahve fincan Fotoğraflarımızı çekerek yokuş aşağı ilerlerken, açık renkli binalardan yansıyan güneş, iyice kavrulmamıza neden oluyor. Belki geçmişimizde fazla sayıda kilise ziyaretimiz olmasından, kiliseleri incelemek gibi bir hedef koymuyoruz Symi’de. Zaten adanın kendisi küçücük ama 63 manastır ve kilise varmış. Bu sıcakta ve kısa zamanda bunun altından kalkamayacağımızı düşünüyoruz. Symi bu anlamda içinde bulunmak istediğimiz bir tablo gibi. Detaylara takılmak yerine o renkli tabloya iki adım uzaktan bakmak çok daha güzel geldi bize.
Yolun sonu her zaman limana çıkıyor. Zaten herşey aslında liman etrafında dönüyor. Restoranlar, süngerciler, birkaç müze, mini tren durağı, taksi durağı, otobüs durağı, çocuk parkı vs. Kıyı boyunca bol bol hediyelik eşya dükkanları göreceksiniz. Sünger en revaçta olanları. 19. yy’da adanın tek geçim kaynağı olan süngerciliğin ve tekneciliğin teknolojiye yenik düşmesinden dolayı ada bir süre sessizliğe bürünse de, elit kesimin tercihinden dolayı bu sefer turizm patlaması yaşanan bir ada halini almış. Süngercilik ise günübirlik gelen turistler için tanıtım malzemesine dönüşmüş. Her süngercinin önünde birkaç tur grubu ve anlatım yapan dükkan sahiplerini göreceksiniz. Olay şova dönüşmüş tabi. Biz yine her zamanki gibi magnetimizi alıp usulca çıkıyoruz dükkanlardan.
Peki Symi adasında ne yenir? Bu sorunun cevabı aslında diğer Yunan adalarından farklı değil. Bol bol deniz ürünü yiyebilirsiniz bu adada ama biz tercihimizi en klasik Yunan salatası ve Gyros’tan yana kullanıyoruz.
Adayı gezdik, denize girdik, alışveriş yaptık ve yemeğimizi de yediğimize göre artık ayrılma vakti geldi. Bizi Kos adasına götürecek feribot limana yaklaşıyor ve bir başka zaman tekrar görüşmek üzere Symi adasından ayrılıyoruz.
Rodos gezi yazımız için:
http://hayatgezinceguzell.blogspot.com.tr/2017/01/sovalyeler-adas-rodos.html?m=1
Kos gezi yazımız için:
http://hayatgezinceguzell.blogspot.com.tr/2017/01/bodrumun-guzel-komsusu-kos.html
Kalymnos gezi yazımız için:
http://hayatgezinceguzell.blogspot.com.tr/2017/02/komsu-ziyareti-kalymnos.html