İki hafta önce gittiğim ve umduğumdan daha fazla ilgi görüp sorular artmaya başlayınca eski blog yazımı hızlıca güncellemeye başladım. Gökçeada’ya ilk defa 8 yıl önce Atlas dergisinin keşif kulübü aracılığı ile trecking için gitmiştik. Adayı o kadar sevdik ki sonrasın da 2 kere daha hem deniz tatili hem de doğa keşfi için gittik. Bu sene ise 3 çocuklu aile olarak hem kültürel keşif hem de deniz tatili amacıyla gittik. Daha önceki seferlerde oldukça sakin ve sessiz bir ada tatili yaşamışken bu sefer gittiğimizde 15 Temmuz tatilinin de etkisiyle oldukça kalabalık bir ada bizi bekliyordu. Ama Gökçeada her haliyle güzel, o zaman gelin en güncel hali ile gezi rehberimize başlayalım…
Gökçeada, yüzyıllar öncesinden gelen ve 1970 yılına kadar kullanılan ismiyle İmroz, Kuzey Ege’deki iki Türk adasından biri. Türkiye’nin en büyük adası olarak Bozcaada’nın yaklaşık sekiz katı büyüklüğünde. Türkiye’nin en batı ucu olduğu için ‘güneşin en son battığı yer’ olma ünvanına sahip… Çanakkale’ye bağlı bir ilçe olan adanın nüfusu 10.000 civarında. Toplamda 10 köyden oluşan bir yerleşime sahip adaya sadece denizyolu ile ulaşım var.
İstanbul’dan yaklaşık 4 saatlik bir araba yolculuğundan sonra Çanakkale’nin Kabatepe limanına varıyoruz. Feribot biletinizi online olarak Gestaş web sitesinden almanızı öneririm çünkü feribot biletlerinin {6513b5a67fc704392d1226df16efc6c033d09f335a9fb08d775275f97162558d}80’lik kısmı online satılıyor. Kalan {6513b5a67fc704392d1226df16efc6c033d09f335a9fb08d775275f97162558d}20’lik kısım içinde feribot limanında sıraya girmeniz gerekecek. Eğer yaz sezonunda bu şekilde sıraya girerseniz birkaç saat beklemeniz gerekebilir, bilginize. Feribot yolculuğu yaklaşık 1,5 saat sürüyor, sonrasında Gökçeada’nın Kuzulimanı’na varıyoruz.
Gökçeada’ya ilk ayak basılacak yer olan Kuzulimanı ilk bakışta gelenlerin moralini bozacak kadar boş ve sessiz bir yer. Yerleşik bir düzen yok burada, sadece ufak bir plaj ve liman var. Gökçeada’da yaşam merkeze doğru yoğunlaşıyor. Yaklaşık 7-8 km yol sonra Gökçeada merkezdeyiz.
Gökçeada’da Ulaşım
Gökçeada Tükiye’nin en büyük adası ve bir ucundan diğer ucuna gitmek yaklaşık 1 saate yakın sürüyor. Adayı tam anlamıyla gezip görmek istiyorsanız araç şart. Kendi aracınız ile gitmediyseniz adada kiralama ofisleri bulunuyor. Eğer araç ile gezmek istemiyorsanız toplu ulaşım seçeneklerinden başka alternative kalmıyor malesef. Ada merkezinden kalan otobüs ve minibüsler ile köylere ve plajlara ulaşmak mümkün. Ayrıca taksi seçeneğiniz ise her zaman bulunuyor.
Gökçeada Gezilecek Yerler
- Gökçeada’da bence gezilecek ilk yerler Rum köyleri olmalı, mimarisi, insanları, yemekleri ile adaya büyük anlam katan köyler mutlaka gezilmeli.
- Tepeköy’deki 625 yıllık çınar ağacı adadaki görülmesi gereken anıt değerlerden biri. Bölge yöre halkı tarafından piknik alanı olarak kullanılsa da kamp alanı olarak da kullanılabilir.
- Tuz Gölü, Aydıncık plajının hemen yanındaki göl her iki tarafından rüzgarın yığdığı kumların arasında kalan deniz suyu ve yağmur sularının birikmesiyle oluşmuş. Yazın sular buharlaştığında yüzeyde kalan tuzdan adını alan gölde çamur banyosu yapaiblirsiniz.
- Sualtı Milli Parkı, Kaleköy ve Kuzulimanı arasında uzanan 1 deniz mili uzunluğundaki bölgedir. İçerisinde sualtı mağaraları da bulunan bölge Akdeniz fokları için bir yaşam alanı. Burada profesyonel ve amatör olarak dalış yapaiblirsiniz. Bu konuda detaylı bilgiyi Kaleköy’de ofisi bulunan Gökçeada Dalış Merkezinden almak mümkün, hergün amatör dalışçılara yarım saatlik dalış yaptırıyorlar, 2017 için dalış ücreti 100 TL.
- Peynir Kayalıkları, üstüste dizilmiş peynir kalıplarına benzer görüntüsü sebebiyle bu adı almış ancak asıl ismi Kaşkaval Burnu. Bu bölgeyi karadan görmek malesef mümkün değil, Kaleköy limanındaki balıkçılar ile anlaşıp bölgeye gidebilirsiniz.
- Marmaros Şelalesi, adanın kuzey tarafında bulunan Dereköy’e yaklaşık 8km mesafederki şelale. Dereköyden 4km sonra araba ile ulaşım kesiliyor kalan yolu orman içinden yürüyerek devam etmeniz gerekiyor. Kalan 4km sonunda şelaleye ulaştığınızda göreceğiniz manzara size tatmin etmeyecektir sanıyorum. Biz tracking amaçlı olarak 8km yolun tamamını yürüyerek gidip gelmiştik…
Gökçeada’nın en sevdiğim yerleri kesinlikle Rum köyleri… İnsanları, evleri, sokakları, minicik kahveleri ve yemekleri ile inanılmaz keyifli. Gökçeada ilçe merkezi dışında toplam 10 köyden oluşuyor, bunlar 4 tanesi koruma altındaki Rum köyleri, diğerleri ise eskiden Rum köyü olup 1960’lardan sonar yurdun başka bölgelerinden getirilip buraya yerleştirilen vatandaşlarımızın yaşadığı köyler.
Gökçeada İlçe Merkezi – Panaghia
Adanın en fazla nüfusa sahip yeri olan ilçe merkezi, diğer adalara gore sahilde değil adanın iç kısmında konumlanmış. Toplu taşıma araçları buradan hareket edip adanın diğer bölgelerine ulaşım sağlıyor. Oteller, bankalar, alışveriş merkezleri ve organik tarım ürünleri satan dükkanlar burada konumlanmıştır. Burada yemek için birçok seçenek bulunuyor; Rum tavernaları, minik restoran ve kafeler. Bizim favorimiz ise Ada Mantı Evi oldu, burada yoğurtlu gözleme yemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Uğurlu Köyü
Uğurlu, merkezden 25 km uzaklıkta, adanın en batı ucundaki köy. Buraya ulaşım için ada merkezinden kalkan minibüsleri kullanabilirsiniz. Minibüs saatleri ile ilgili ada merkezindeki turizm bürosundan bilgi alabilirsiniz. Bu konu önemli çünkü minibüs saatleri çok sıkı disiplinle çalışıyor. Eğer minibüsü kaçırırsanız dönüş için 2-3 saat beklemek zorunda kalabilirsiniz. Araba ile gidecekseniz yaklaşık 35-40 dakika yol katetmeniz gerekecek. Adanın bu bölgesinde Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın tesisleri bulunuyor.
Ayrıca daha önceki seyahetlerimizde karşılaşmadığımız yeni bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor Uğurlu Köyü. Adanın bu tarafında lavanta tarlaları oluşturulmaya başlamış. Biz malesef hasat zamanına denk geldik ama Temmuz ayının başlarında giderseniz lavantaların mor hali ile tanışmanız mümkün.
Dereköy – Shinudi
Eski Rumca ismi Shinudi olan Dereköy, zamanında 1950 hane ile sadece adaın değil Türkiye’nin de en büyük köyüymüş. Merkeze 14km uzaklıkta 2 tepe arasına kurulu olan köyde şu an yaz kış yaşayan 150 civarında hane var. Bu nüfusun yarısı Rumlardan, kalan yarısı ise Güneydoğu bölgesinden gelip buraya yerleştirilmiş olan vatandaşlarımızdan oluşuyor. Eski dönemden kalan eski Rum evlerinin çoğu harabe halinde köyde duruyor ama bu seneki ziyaretimiz sırasında büyük bir altyapı çalışması başladığını gördük, muhtemelen köyün yeni bir yerleşim merkezi olarak hayata geçmesi planlanıyor. Köyde insan nüfusundan fazla keçi nüfusu olduğu gerçeği ise yadsınamaz. Köyde dolaşırken karşınıza çıkacak çamaşırhaneler dikkatinizi çekebilir, bunlar Rumlar zamanından kalmış köyün ortak kullandığı çamaşır yıkama mekanları.
Tepeköy – Agridia
Rumca adı Agridia olan Tepeköy, adanın en yüksek tepesine kurulması sebebiyle bu adı almış. Ada merkezine 11km uzaklıktaki köyde sadece 35 civarında hane yaşıyor. Uzun yıllar İstanbul’da yaşadıktan sonra doğduğu köy olan Tepeköy’e dönen Barba Yorgo’nun girişimleri sayesinde köy canlanmaya başlamış. Barba Yorgo’nun tavernası adadaki en ünlü restoranların başında geliyor. Zamanla Yunanistan’da yaşayıp doğdukları köy olan Tepeköy’e dönen Rumların sayısı artmış, buna bağlı oalrak da geçen sene Rum İlkokulu ve Rum Ortaokulu tekrar açılmış. Köyün tam ortasında bulunan çınar ağacının altındaki masalardan birine oturup köyün kahvesinde yapılan meşhur süt böreğinin tadına bakmanızı öneririm, sahibi Atina’dan dönen bir Rum aile.
Zeytinliköy – Aya Teodoroi
Adanın en sevdiğim iki Rum köyünden biri olan Zeytinliköy, eski adı ile Aya Teodoroi. amanında adanın en sosyal bölgesiymiş, şimdi de çok farklı olduğu söylenemez. Köydeki Rum evleri, dar sokaklar, minik dükkan ve kafeler ile hem gündüz hem de geceleri oldukça hareketli bir köy. Köyün içine araba ile girmek yasak, girişteki otoparka aracınızı bırakıp ister köye çıkan servisle, isterseniz de yürüyerek köye çıkabilirsiniz. Köydeki en ünlü içecek dibek kahvesi, birçok kafede bulabilirsiniz ancak en meşhuru Madam’ın Kahvesi. 8 sene önce gittiğimize ölen Madam’ın yerine oğlu bakıyordu ancak 2017 senesinde gittiğimizde oğlunun da vefat ettiğini bu sebeple dükkanın süresiz olarak kapandığını öğrenmiştik. Bu sene ise kahvenin tekrar faaliyetine döndüğünü gördük ancak kim işletiyor bilgim yok. Bunun dışında köyün diğer ünlü mekanı ise Barba Hristo tatlıları, tabelaları takip ederek bulabilirisiniz, sakızlı muhallebisini şiddetle tavsiye ederim.
Kaleköy – Kastro
Eski adı Kastro olan Kaleköy, antik dönemden kalma bir yerleşim merkezi. Bir tepe üzerine kurulu olan köyde antic dönemden kalma kale kalıntıları olması dolayısıyla bu ismi almış. Tepeden sahile inen bölgede de Kaleköy Limanı bulunuyor. Liman boyunca sıralanmış balıkçı teknelerini görebilirsiniz. Ayrıca liman boyunca sıralanmış balık restoranlarında da adanın en taze balıklarını tadabilirsiniz. Akşamları kordon boyunca sıralanmış standlardan alışveriş yapaibilir, sahildeki çay bahçelerinde vakit geçirebilirsiniz.
Bademli Köyü – Gliki
İşte benim adada en sevdiğim köy, Gliki. Yeni Bademli köyünün de kurulması ile beraber Eski Bademli adını alan köyde yaklaşık 150 hane yaşıyor. Mimari özellikleri ile tam bir Rum köyü olan Bademli’deki dar sokaklarda yürürken etrafı seyretmekten boynunuz ağrıyacak. Köyün en tepe noktasına sandalyelerinizi atıp güneşim batışını izlemelisiniz, bunun için adadaki en doğru yer burası. Hemen karşıdaki Semadirek adası ile size eşsiz bir manzara sunan köyde ufak kafeler ve köyün merkezindeki kahvehanede soluklanma imkanınız var, bu arada karadut suyunun tadına bakmayı da unutmayın.
Diğer Köyler
Eşelek, Şahinka ve Şirinköy yukarıda saydığım köylerin dışında adadaki digger köyler. Bunlar Rum köyü değil, Türkiye’nin farklı yerlerinden buraya getirilip yerleştirilmiş vatandaşlarımızın yaşadığı ufak nüfuslu bölgeler.
Gökçeada Plajları
Aydıncık Plajı
Gökçeada’da günübirlik tesisi olan tek plaj bölgesi burası. Bu bölgede camping olanakları da mevcut olduğundan oldukça yoğun bir bölge. Kefaloz adıyla anılan plaj genel olarak 3 bölgeye ayrılmış. Wind Sorf, Kite Board ve yüzme bölgeleri brbirinden ayrılmıştır. Özellikle Bulgaristan ve Romanya’dan wind surf ve kite board yapmak için gelen binlerce turist bu bölgede konaklıyor. Ayrıca bölgede yerleşik bir de sörf okulu mevcut.
Laz Koyu
Laz Koyu adanın güneyinde ufak bir koy, asfalt yoldaki tabelayı görünce 300 metre kadar solda koya ulaşabiliyorsunuz. Sahilde ufak bir tesis var.
Gizli Liman
Uğurlu köyünü geçtikten sonra ulaşacağınız Gizli Liman adanın batı ucunda kalıyor. Uzun kumsal çam ormanının önünde uzanmış hali ile gizli bir limanı andırdığından bu ismi almış. Birkaç kafe dışındakurulu tesis yok.
Yıldızkoyu
Burası adanın merkezine yakın denize girilebiliecek tek bölge. Yıldızkoyu Gökçeada Sualtı Milli Parkı bölgesinde yer alıyor, ilginç kaya oluşumları mevcut. Koyun sağ kısmındaki patika yoldan yürüyerek peynir kayalıklarına doğru ilerlesiniz ancak karadan görmeniz mümkün değil. Koyda camping imkanı var ayrıca tuvalet ve soyunma kabini alabileceğiniz minik kafeler de bulunuyor.
Gökçeada'ya kadar gelmişken Bozcaada'ya da uğrasaymışsınız keşke. En azından Gökçeada kadar şirin ve güzel bir yer olan Bozcaada'yı da bir gün görmelisiniz bana kalırsa.
Merhaba,
Öncelikle yorumunuz çin teşekkürler, Bozcada'ya defalarca geldim ve çok sevdim. Bozcaada ile ilgili yazımı da blogumda bulabilirsiniz:
http://hayatgezinceguzell.blogspot.com.tr/2011/07/bozcaada-2009-2010.html
Merhaba, Gökçeada'ya ilk seyehatimin öncesinde hayli istifade ettim, notlar aldım tecrübelerinizden. Bilhassa dibek kahvesinin adresi merak ettiklerimdendi. Çok teşekkürler. Umarım bizim gezimiz de sizinki kadar keyifli geçer. 🙂
merhaba, umarım geziniz benimki kadar keyifli geçmiştir, yorumunuz için teşekkürler…