Belgrad

Balkanların Kalbi Belgrad

Dünyanın en renkli sentezlerinden biri; hem hüzünlü hem eğlenceli… Yaşlı kıtanın ruhu genç şehri Belgrad. Gri taş binaların yükseldiği, caddelerinde külüstür tramvayların işlediği bu cazibeli Doğu Avrupa şehri kimi zaman Berlin’i andırıyor. Belgrad’daki uygun fiyatlara, kafelere, yetenekli genç tasarımcılara, dönüşüme giren geçmişin endüstriyel tesislerine, bol bol et kullanılan mutfağına, özgür gece yaşamına yakından bakmak karşılaştırmaya anlam katıyor. Berlin gibi dünya çapındaki kültür kurumlarına sahip olmasa da Tuna ile Sava’nın kesiştiği bu kent; parkları, kaleleri, tarihi semtleriyle özgün bir karaktere sahip.

Tuna ve Sava Nehri

Dağlar, göller, nehirler, yemyeşil ormanlar ve geçmişin hüznüne kafa tutan neşesiyle, gelenden geçenden dost selamını esirgemeyen Balkanlar… Bir şehrin, bir ülkenin yada belli bir coğrafyanın kalbinin neresi olduğu hakkında fikir yürütmek serbest ama yine de en çok neresi gülüp neresi ağlıyorsa, kalp oradadır bana gore. Tıpkı insanlarda olduğu gibi… Belgrad’a Balkanlar’ın kalbi demem de bu yüzden.

T.C. Belgrad Büyükelçiliği

Belgrad Balkanlar’ı tanımak için iyi bir başlangıç noktası. Sizi alıp Orta Çağ’ın tam ortasına götürüyor ama aynı anda zamanın ruhunu yakalatmayı da çok iyi başarıyor çünkü her daim yaşayan bir şehir Belgrad. Sava ve Tuna nehirlerinin kavuşma noktası olan Belgrad, geçmişle geleceğin de kavuşma noktası olduğunun izlenimini veriyor bu dinamik yapısıyla.

Kominist Dönem Mimarisi

Bu yaşlı şehrin genç nüfusu sanki bütün dünyaya eğlenmeyi en iyi onların bildiğini kanıtlamaya çalışıyor. Belki de şehirde fiyatların bu kadar ucuz oluşu, gerçekten de dünyanın geri kalanının da gelip burada, bu şehrin insanlarıyla birlikte eğlenmesi için iyi bir sebep. Şehrin parklarında, meydanlarında, sokaklarında hikayeler peşimizi bırakmıyor. Genci yaşlısı, yerlisi, yabancısı herkesin ortak buluşma noktası olan “Kalemegdan” size bugünün hikayelerini anlatıyor. Bir zamanlar İstanbul’a giden yolu temsil eden görkemli İstanbul Kapısı ise geçmişin hikayelerini… Daha fazla hikaye içinse Aziz Sava Katedrali, Sırbistan Ulusal Müzesi, St. Mark’s Kilisesi, Eski ve Yeni Saraylar sizleri bekliyor.

Kalemegdan

Kalemegdan Parkı, Belgrad’ın doğum noktası. Bin yıl once bölgeye gelen Keltler, Tuna ile Sava’nın kesiştiği noktada, suyun içine uzanan tepeciklerle dolu bu yeşil alana yerleşmişti. Parkta bugün de imparatorlukların ve bu topraklarda yetişen başarılı kişilerin anısı yaşatılıyor.

Kalemegdan

Şimdiye kadar gezdiğiniz bütün şehirleri gözünüzün önüne getirin. Hepsinin mutlaka şehrin kalbi niteliğinde uzun bir caddesi vardır. Balgad’ın kalbi olan o uzun cadde ise Knez Mihailova Caddesi. Knez Mihailova caddesi üzerinde şehrin ritmini dileyebileceğiniz o kadar çok kafe ve restoran var ki, seçim yapmakta zorlanıyorsunuz. Size bir tavsiye vereyim, sokak müzisyenleri hangi kafeye daha yakınsa oraya oturun. Maksat şehrin ritmini dinlemekse daha iyi bir seçenek düşünülemez. Kendinize bir kahve söyleyin, yanına da bir tatlı. Eve döndüğünüzde Belgrad gezinizden geriye kalan en canlı hatıra bu olacak.

Knez Mihailova Caddesi

Knez Mihailova’da bu şehirden satın almak isteyeceğiniz herşeyi bulabilirsiniz. Kitapçıların, dev hediyelik eşya mağazalarının, butiklerin sıralandığı cadde aynı zamanda sokak şarkıcılarının, showmanlerin, amatör sanatçıların buluşma noktası. Yürürken yukarılara da bakın çünkü mimari açık hava müzesindesiniz. Binalar 19 ve erken 20. yüzyıl mimarisinin seçkin örnekleri.

Aziz Sava Katedrali

Tarih keşfine çıkacağınız bir yürüyüş için şehrin sevimli semtlerinden Zemun’a gidin. Barok ve 19. yüzyıldan kalma kiliselerin arasındaki çiçeklerle süslü arnavutkaldırımı sokaklara şerbet renkli evler, sanat galerileri, elişi ürünler satan küçük mağazalar, rıhtım boyuna ise kafeler ve balık restoranları sıralanmış. Bir tepenin üstündeki, 19. yüzyıldan kalma Gardos Kulesi’nin yuvarlak balkonunan 360 derecelik panaromayı seyredin. Kırmızı kiremtlerden oluşan denizen ardında Tuna ve Sava nehirleri uzanıyor.

Zemun

Bir ülkenin yada bir şehrin neyle gurur duyduğunu öğrenmek istiyorsanız sokak isimlerine ve meydanlara yerleştirdikleri heykellerine bakmanız yeterli. Nikola Tesla, Belgrad’ın en önemli gurur kaynaklarından  biri. Yakından incelemek için Nikola Tesla Müzesi’ne gidip, yaptığı bilimsel çalışmalarından, el yazısı mektuplarına, kıyafetlerinden, küllerine uzanan küçük bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Nikola Tesla Müzesi

Belgrad’da karşınıza adım başı “pekara”lar çıkacak. Yani Balkanlar’ın, üzerinde bir dünya markası olduğu lezzetli böreklerinin satıldığı fırınlar. Pekara’lar sayesinde 1-2 Euro’ya bir öğünü atlatmak mümkün. Böreklerin tadına baktığınızda aslında “atlatmak” kelimesinin haksızlık olduğunu düşünebilirsiniz. Gerçeken çok leziz…

Yemek konusunda tek ortak noktamız börekler değil elbette. Köftenin Balkalardaki versiyonu olan “Cevapi” de en çok bilinenlerinden. Genellikle yanında soğan ve kaymak ile beraber servis ediliyor ve bir porsiyonu iki kişiyi doyuruyor.

Cevabi

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir