Issızlığın Ortasındaki İhtişam
Karlı zirveler ve bozkırlarla çevrili bir ıssızlığın ortasında gerçeküstü zarafetiyle yükselen İshak Paşa Sarayı, kulağınıza bir Doğu masalı fısıldayacak.

Tarih kokulu bir coğrafyanın içinde, şehre hükmettiği yılların tüm haşmetini hissettirircesine karşılıyor misafirlerini İshak Paşa Sarayı… İçinde bulunduğu kente, var olan kültürel yapıya ait olmayan, sanki yanlışlıkla oraya kondurulmuş gibi duran bu sarayın 1700’lü yılları temsil ettiğine inanmakta zorlanıyorum aslında.
Doğubeyazıt ilçesine 8 km uzaklıktaki İshakpaşa Sarayı… Çevreye hakim birtepe üzerine inşa edilmiş olan İshakpaşa Sarayı, uzaktan bir kartal yuvası gibi görünür. Yaklaştıkça, bu kartal yuvası, Anadolu Türk taş işçiliğinin soluk kesen, hayranlık uyandıran bir anıtına dönüşür.

Selçuklu İzleri
1685 yılında, İshak Paşa’nın babası Çolak Abdi Paşa’nın yönetimde olduğu yıllarda yapımına başlanan saray, 1784 yılında II. İshak Paşa’nın eklemeleriyle günümüzdeki hâlini alır.
Sarayın 99 yılda tamamlanmış olması, yapının ihtişamının ardında yatan emek hakkında ilk izlenimi veriyor bize. Bir asra yakın süredeki inşa süresini, sadece ihtişam ortaya çıkarabilme düşüncesiyle açıklamak mümkün değil elbette. Öyle ki, sarayın hükümdarı el değiştirdikçe, inşa sürecindeki estetik anlayışların da farklılık göstermesi sonucu ortaya çıkmış. Bu durum, saraya yapılacak yeni eklemeleri gündeme getirmiş ve son hâlini alması bu denli uzun sürmüş.

Düşlerdeki Altın Kanatlı Kapı
İshak Paşa Sarayı, barok ve rokoko tarzı taş işçiliğinin ve kabartma ustalığının en özel örneklerini barındıran, içinde atılan her adımda bu zanaat eserlerinden bir başkasıyla karşılaşmanızı sağlayan göz kamaştırıcı bir eser. Döneminin ötesinde bir mimari anlayışla yapılmış olan İshak Paşa Sarayı’nda en şaşırtıcı özellikler ise merkezi ısıtma, kanalizasyon ve su sistemlerinin var olması. Yapıldığı ve kullanıldığı dönem itibarıyla, bu sistemlerin varlığı, öyle normal karşılanabilecek bir durum değil. Özellikle ısıtma sistemi hayret uyandırıcıdır ki bu sistem, belirli bir yerde ısıtılan suyun sıcaklığının kanallar vasıtasıyla dolaştırılmasına dayandırıldı.

Süt Çeşmesi’nden Zindana
Sarayda tüm yapılar, iç içe geçmiş iki avlunun etrafında yer almaktadır. İlk avlunun solunda nöbetçi odası, sağında ise üzerinde ‘Su ve Süt Çeşmesi’ yazan bir çeşme görülüyor. İshak Paşa Sarayı’yla ilgili çeşitli kaynaklara göre bu çeşmedeki iki musluğun birinden su, diğerinde süt akar; çevre sakinleri bu kaynaklardan faydalanırmış. Saray sahiplerinin kudretini yansıtan bu çeşmelerden içen hamile ya da loğusa kadınların sütünün arttığı rivayetler arasında.

İkinci Avlu’da Geçmişe Yolculuk
Aydınlığa tekrar ulaşınca, hiç oyalanmadan ikinci avluya doğru yöneliyorum. İlk olarak, ikinci avluya açılan 10 metrelik kapının kenarlarında yer alan ince işleme örneği servi motifleri ile yüzleşiyorum. Bir süre sessizce izlediğim servilerin izine takılıp, ikinci avluya geçiyorum. Bu avlunun içinde ufak bir avlu daha yer alıyor ki buraya ‘Selamlık Avlusu’ deniliyor. İkinci avluya geçtiğiniz andan itibaren, sarayın büyüleyici iç yapıları da bir bir yüzünü göstermeye başlıyor aslında. Sarayın camisi, Çolak Abdi Paşa Türbesi ve tüm ihtişamıyla ana bina; ikinci avlunun ardında beni bekleyenler arasında yer alıyor.

Devasa bir haremi, aşevini, eğlence salonlarını, misafir ve çalışanların odalarını, kütüphane ile mahkeme bölümünü barındıran ana binada gezilen her bölüm, misafirlerin cebine birbirinden farklı düşler katıyor ve bu sayede, her gelen misafirle yeniden canlanıyor o ihtişamlı günler.
Yüzlerce yılın ardından, gördüğü doğal ve insan eliyle gerçekleşen yıkımlarda sarayın hemen hemen hiç zarar görmemiş tek bölümü olan caminin içi ise ışığın geliş saatine göre her an farklı bir güzelliğe bürünüyor sanki. Sade mimarisi ve etkileyici işlemeleriyle bir anda arındırıyor içine girenleri.

Bir gün olur da tarihe dokunmak ve hatta bir adım daha ileri gidip tarihin içinde yolculuk yapmak isterseniz, yönünüzü çevirin doğuya. İshak Paşa Sarayı, anlatılanların ve fotoğrafların sunduklarının çok daha fazlasını ziyaretine gelenlere vermekte ve her gelen, kimseyle paylaşamayacağı, yani kelimelerle anlatamayacağını bildiği anılarla ayrılıyor, bu tarih kokulu topraklardan.
İSHAK PAŞA’YA KORUMA ÖRTÜSÜ
Sarayın doğal koşullar nedeniyle aldığı hasara karşılık uzun zamandır devam eden restorasyon süreci sona erdi. Yağmur, kar ve güneş ışığından oldukça etkilenen sarayın iç restorasyonu tamamlanırken diğer yandan da bu etkileri en aza indirecek cam örtü hazırlanıyordu. Örtü için kullanılan cam, kırılmaz olmasının dışında zararlı ışınları önleyici filtrelere de sahip. Korumacı bir amaç içeren bu cam örtünün, sarayın görselliğine yaptığı etkinin olumlu olup olmayacağı ise tartışılır (?)

NE YENİR?
Coğrafi koşullar sayesinde ülkemizin en leziz kırmızı etinin bulunduğu yerler arasındaki Doğubayazıt’tan et yemeklerini tatmadan dönmeyin. Bunlar arasında sığır etinden yapılan Abdigor köftesi, taze oğlak veya kuzu etinden yapılan bir tür saç kavurması olan ‘selekeli’ isimli yöresel yemekleri, Doğubeyazıt’ın çarşı sokağındaki lokantalarda yiyebilirsiniz.

ULAŞIM
İshakpaşa Sarayı Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçe sınırları içerisinde. Ağrı’ya bağlı olsa da konum olarak Iğdır’a daha yakın olduğu için biz İstanbul’dan Iğdır’a uçup, karayolundan Doğubeyazıt’a ulaştık. Ağrı Havalimanı ve İshakpaşa Sarayı arasındaki mesafe yaklaşık 110km ancak Iğdır havalimanı ile arasındaki mesafe yaklaşık 70km diyebilirim. Hangisinden uygun bilet bulursanız orası daha iyi seçenek olacaktır. Havalimanlarında Doğubeyazıt’a giden araçlar mevcut. Doğubeyazıt’a gittikten sonra İshak Paşa sarayına gitmek için taksi kullanabilirsiniz, mesafe yaklaşık 10km. Ancak havalimanından araç kiralamanızı tavsiye ederim.